Ülkemizde Uygulanan Nüfus Politikaları Kaç Döneme Ayrılır ?

Baris

New member
Ülkemizde Uygulanan Nüfus Politikaları ve Dönemlere Ayıran Faktörler

Türkiye'de nüfus politikaları, yıllar içerisinde ekonomik, sosyal ve demografik değişikliklerle şekillenmiş, devletin toplumsal yapıyı yönlendirme amacı güttüğü bir dizi stratejiyi içermektedir. Nüfus politikaları, ülkenin kalkınma hedeflerine ulaşması, iş gücü piyasasının şekillendirilmesi, eğitim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve sosyal hizmetlerin etkinliği için büyük bir öneme sahiptir. Türkiye'de uygulanan nüfus politikaları tarihsel süreç içinde genellikle üç ana döneme ayrılmaktadır: erken Cumhuriyet dönemi, 1960-1980 dönemi ve 1980 sonrası dönemi.

1. Erken Cumhuriyet Dönemi (1923-1960): Nüfus Artışını Destekleme

Erken Cumhuriyet dönemi, Türkiye'nin modernleşme sürecinin hızla ilerlediği, büyük toplumsal değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülkenin nüfusu oldukça düşüktü. Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve ardından gelen iç savaşlar, nüfus kaybına yol açmıştı. Bu nedenle, devlet nüfusun hızla artmasını sağlayacak politikalar geliştirmiştir.

Cumhuriyet'in ilanından sonra, Türk hükümeti, genç nüfusun büyümesini teşvik etmek amacıyla özellikle büyük aileler için olumlu bir ortam yaratmayı hedeflemiştir. 1920’lerde başlatılan nüfus artırıcı politikalar, aile yapısının güçlendirilmesine yönelik teşvikler, özellikle kırsal kesimde çocuk sayısının arttırılması için önerilerde bulunmuştur.

Bu dönemde uygulanan diğer bir nüfus politikası, büyük şehirlerdeki sanayileşme sürecinin başlatılmasıyla, iş gücüne katılımı artırmayı amaçlayan göç politikalarıdır. Bu bağlamda, köylerden şehirlere yönelik göçün hızlanması sağlanmış ve sanayinin gelişmesine katkı sağlanmıştır.

2. 1960-1980 Dönemi: Nüfus Artışının Kontrolü ve Planlı Dönem

1960'lı yıllara gelindiğinde, Türkiye'nin nüfusu hızla artmaya devam etmekteydi. 1950'lerin sonunda ve 1960'larda nüfus artış hızı çok yüksekti ve bu durum, sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getirmekteydi. Bu dönemde, nüfus artışının sürdürülebilirlik açısından problem teşkil etmeye başladığı düşüncesi ile nüfus planlaması politikalarına yönelim artmıştır.

Türkiye, 1965 yılında ilk nüfus sayımını gerçekleştirerek, nüfusun genel özelliklerine dair veriler toplamıştır. Aynı dönemde, hükümet nüfus artışını kontrol altına almak amacıyla, aile planlaması, doğum kontrolü ve aile içi çocuk sayısının sınırlanması gibi politikalar benimsemeye başlamıştır.

1960'lı yılların sonunda ve 1970'lerin başında, Türkiye'deki aile planlaması uygulamaları daha da yaygınlaşmış, bu kapsamda doğum kontrolü hakkında eğitim çalışmaları başlatılmıştır. Hükümet, "doğum kontrolü" konusunda eğitim ve bilgilendirme programları düzenlemiş, bunun yanı sıra ailenin refah düzeyinin arttırılması amacıyla sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması hedeflenmiştir.

Bu dönemde, şehirleşme ve sanayileşme hızla artmış, bu da nüfus yoğunluğunu belirli bölgelerde artırmıştı. Aynı zamanda iş gücü göçü de başlamakla birlikte, özellikle 1960'ların sonlarından itibaren yurtdışına iş gücü gönderilmesi stratejisi izlenmiş, bu durum Türkiye'deki işsizlik oranının kontrol altına alınmasına katkı sağlamıştır.

3. 1980 Sonrası Dönem: Göç, Yaşlanma ve Yeniden Yapılanma

1980'lerden itibaren Türkiye'de nüfus politikaları daha karmaşık hale gelmiştir. Bu dönemde hem iç göç hem de dış göç önemli bir nüfus dinamiği oluşturmuştur. Özellikle 1980’lerden sonra iş gücü göçü Avrupa ülkelerine yoğunlaşmış, Türkiye’nin nüfus yapısı ve iş gücü piyasası bu süreçle birlikte yeniden şekillenmiştir.

1980'lerde, nüfus artış hızının bir önceki dönemlere göre daha yavaşladığı gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, aile planlaması politikaları yerini daha geniş çaplı bir nüfus politikası stratejisine bırakmıştır. Hükümet, nüfus yapısını kontrol altında tutmak adına sadece doğum oranlarını düşürmeye yönelik çalışmalar yapmamış, aynı zamanda sağlık hizmetlerine ve yaşlı nüfusun sosyal güvenliğine yönelik düzenlemeler getirmiştir.

Bir diğer önemli değişim, 1990'ların başlarında başlayıp 2000’lerde hız kazanan "yaşlanma" olgusuyla ilgilidir. Türkiye'deki nüfus yapısında hızla artan yaşlı nüfus, özellikle sosyal güvenlik sisteminin geleceği açısından önemli bir tehdit unsuru haline gelmiştir. Bu dönemde, yaşlılara yönelik sosyal politikaların güçlendirilmesi, sağlık hizmetleri altyapısının iyileştirilmesi ve emeklilik sistemine ilişkin reformlar ön plana çıkmıştır.

Ayrıca 1980'lerin sonlarından itibaren Türkiye, Avrupa Birliği ile entegrasyon süreci içerisinde yer aldığı için, Avrupa'nın göçmen kabul politikaları, Türkiye'nin de bu politikaları göz önünde bulundurmasına neden olmuştur. Türkiye’nin nüfus politikalarında artık sadece iç dinamikler değil, dış dinamikler de önemli bir yer tutmuştur.

Sonuç: Nüfus Politikalarının Geleceği

Türkiye’de uygulanan nüfus politikaları, dönemsel olarak farklı ekonomik ve sosyal koşulların bir sonucu olarak şekillenmiştir. Erken Cumhuriyet dönemindeki hızlı nüfus artışı, 1960’lar ve 1980’ler arasındaki kontrol önlemleri ve sonrasındaki yaşlanan nüfus, Türkiye’nin demografik yapısındaki önemli kırılmaları yansıtmaktadır.

Bugün Türkiye, hızla büyüyen bir nüfusa sahip olmakla birlikte, yaşlanan nüfus sorunu ile de yüzleşmektedir. Gelecekte, ülkenin nüfus politikalarının daha çok yaşlılar için sosyal güvenlik, iş gücü piyasasının çeşitlendirilmesi ve yerinden edilme (mülteci ve iç göç) gibi dinamikleri kapsayacak şekilde şekillenmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, hükümetin politikalarını yalnızca doğum oranlarını teşvik etme veya azaltmaya yönelik değil, aynı zamanda toplumsal refahı artırmaya yönelik daha geniş bir strateji olarak tasarlaması gerekecektir.

Türkiye'nin nüfus yapısındaki değişimlere yanıt verebilmek için, her iki boyutta, yani artan nüfus ve yaşlanan toplum arasındaki dengeyi kurabilecek uzun vadeli bir nüfus planlaması politikası önem kazanacaktır.
 
Üst