İtalya'nın şehirleri nelerdir ?

Damla

New member
İsviçre Sağcı mı Solcu mu? Nötr Olmanın Politik Bedeli

İsviçre’ye dair ilk aklıma gelen sahne genellikle şöyle: bir elinde çikolata, diğerinde banka hesabı olan bir adam, Alpler’in eteğinde saatine bakarak “Tarafsızlık iyidir” diyor. Ama sonra aklıma şu soru geliyor: bu kadar düzenli, dakik, sütüyle ve peyniriyle ünlü bir ülke gerçekten “tarafsız” mı, yoksa bu sadece iyi pazarlanmış bir strateji mi? Çünkü dünya İsviçre’yi nötr zannederken, İsviçre aslında kendi içinde sağla solla amansız bir satranç oynuyor.

Tarafsız Ülke, Aktif Siyaset: Paradoksun Kalbinde İsviçre

İsviçre’nin “tarafsızlık” politikası 1815 Viyana Kongresi’ne kadar uzanır; o tarihten beri hiçbir savaşa doğrudan katılmamıştır. Ancak iç siyasetine baktığınızda tablo tam tersi: her şey tartışılır, her şey oylanır, her şeyin bir referandumu vardır. Ülkede son 20 yılda 600’den fazla referandum yapılmış. Yani “vatandaş katılımı” deyince İsviçre’nin kitabı baştan yazdığı kesin.

Bu referandumların bazısı klasik sol değerlerle (iklim politikası, sosyal yardım, asgari ücret) ilişkilidir; bazıları ise tipik sağ politikalarla (göç sınırlamaları, ordu güçlendirmesi, silah hakları) ilgilidir. Bu nedenle İsviçre’nin politik çizgisi “nötr değil, kararsız” demek daha doğru olur.

Sağ mı Sol mu? Parti Yelpazesi Dağın Gölgesinde

İsviçre’deki siyasi yapı kantonlara göre farklılık gösterir. Dağ köylerinde sağ eğilimli, tutucu ve gelenekçi partiler güçlüdür; Zürih, Cenevre ve Basel gibi şehirlerde ise sol ve liberal değerler öne çıkar. Bu denge, ülkenin federal sisteminin ruhunu oluşturur.

Örneğin, İsviçre Halk Partisi (SVP) göçmen karşıtı ve milliyetçi söylemleriyle açıkça sağda yer alır. 2019 seçimlerinde %25 oy alarak birinci parti olmuştur. Buna karşılık Sosyal Demokrat Parti (SP) eşitlik, iklim politikaları ve sosyal adalet gibi konularda solun sesi olarak güçlü bir duruş sergiler. Aralarında kalan Yeşiller ve Hristiyan Demokratlar ise bu iki kutup arasında sürekli köprü olmaya çalışır.

Ama işin ironik yanı şu: İsviçre’de hükümet kurmak için kimse kimseyi “ötekileştiremez”. Çünkü Federal Konsey adı verilen yürütme organında hem sağcılar hem solcular birlikte görev yapar. Yani “koalisyon” değil, “zorunlu karma evlilik” söz konusudur.

Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Politik Dokunuşu

İsviçre siyaseti bu denli dengeli yürüyorsa, bunda kadın ve erkek politikacıların farklı ama tamamlayıcı yaklaşımlarının payı büyük. Erkek politikacılar genellikle “bütçe disiplini”, “vergi oranları” gibi teknik konularda stratejik hamleler yaparken, kadın politikacılar toplumun sosyal dinamiklerine empatik çözümler sunuyor.

Örneğin, İsviçreli kadın siyasetçiler arasında öne çıkan Simonetta Sommaruga, göçmen hakları ve çevre politikalarıyla tanınırken, ekonomist Ueli Maurer mali politikaları sert bir mantık çizgisiyle yürütmüştür. Ancak her iki yaklaşım da birbirine ihtiyaç duyar; çünkü İsviçre siyasetinde “denge” sadece bir hedef değil, bir yaşam biçimidir.

Klişeleri bir kenara bırakıp gerçeğe bakarsak, İsviçre’de kadın politikacılar da stratejik olabilir, erkekler de toplumsal etkileri hesaba katabilir. Örneğin, İsviçre’deki iklim yasası tartışmalarında genç erkek politikacılar çevresel riskleri veriyle analiz ederken, kadın milletvekilleri bunun aile yaşamına etkilerini vurgulamıştır. Yani mesele cinsiyet değil, perspektif çeşitliliğidir.

Sermaye ve Sosyal Devlet Arasında Sarkaçta Bir Ülke

İsviçre bankacılığın kalbi, dünya servetinin kasası olarak tanınır. Bu durum onu doğal olarak “sağ” ekonomik çizgiye yakın gösterir. Ancak aynı İsviçre, kişi başına düşen sosyal harcama oranıyla da Avrupa’nın en yükseklerinden biridir. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında kamu harcamaları oldukça yüksektir.

Yani İsviçre’nin ekonomik politikası “liberal finans, sosyal adalet” sentezi üzerine kuruludur. Bu, tıpkı süt ve çikolata karışımı gibi; biri fazla olursa tadı kaçar. Ülke, kapitalizmin sert yanlarını yumuşatan bir sosyal denge mekanizması oluşturmuştur.

Toplumsal Tutumlar: Saat Gibi İşleyen Demokrasi

İsviçre toplumunun sağ-sol dengesini belirleyen şey, aslında pragmatizmdir. Halk, ideolojilerden çok sonuçlara bakar. Eğer bir yasa ekonomik dengeyi güçlendiriyorsa sağcı bir fikir bile destek bulabilir; eğer sosyal eşitliği artırıyorsa solcu bir öneri de geniş kitleleri arkasına alabilir.

Bu yüzden İsviçre halkı, “sağcı mı solcu mu” sorusuna genellikle şöyle yanıt verir: “Hangisi işe yararsa onu seçeriz.” Bu tavır, tipik bir İsviçre yaklaşımıdır; çünkü orada siyaset, kutuplaşmanın değil çözümün aracıdır.

Güvenilirlik, Bilgi ve Mizah Arasında Bir Denge

Birleşmiş Milletler raporlarına göre İsviçre, dünyanın en demokratik ülkelerinden biridir. 2023 Demokrasi Endeksi’nde 10 üzerinden 9,14 puan almıştır. Ancak bu yüksek puanın ardında sık sık yapılan halk oylamaları, güçlü yerel yönetimler ve şeffaf devlet yapısı vardır.

Yine de mizahi bir not düşelim: İsviçreliler o kadar çok oylama yapıyor ki, “hafta sonu sinemaya mı gidelim yoksa anayasa mı değiştirelim?” diye tartışmak gayet sıradan bir durum haline gelmiş durumda. Demokrasi ciddiye alınınca biraz yorucu da olabiliyor.

İsviçre’nin Gerçek Kimliği: Sağla Sol Arasında Nötr Bir Strateji

Sonuçta İsviçre ne tam sağcı ne tam solcu. O, siyaset sahnesinde “denge ustası”. Bir yanıyla geleneksel, diğer yanıyla yenilikçi; bir elinde yatırım portföyü, diğerinde çevre politikası planı. Sağcı reflekslerle istikrarı koruyor, solcu değerlerle toplumsal huzuru sürdürüyor.

Peki bu denge, uzun vadede korunabilir mi? Dünya giderek kutuplaşırken, İsviçre hâlâ nötr kalabilecek mi? Yoksa “tarafsızlığın politikası” da bir gün taraf olmaya mı zorlanacak?

Sonuç ve Forum Tartışmasına Davet

İsviçre’nin siyasi kimliği aslında bir ayna gibi: ona nasıl baktığınız, ne görmek istediğinize bağlı. Kimine göre kapitalizmin güvenli limanı, kimine göre demokrasinin laboratuvarı.

Belki de doğru soru “İsviçre sağcı mı solcu mu?” değil; “İsviçre neden hep dengeyi koruyabiliyor?” olmalı.

Forumda siz ne düşünüyorsunuz: Denge mi istikrar getirir, yoksa aşırı uçlarda olmak mı değişimi sağlar?

Cevaplarınızı bekliyorum; belki de bu tartışmada hepimiz biraz İsviçreli çıkarız.
 
Üst