One Day Nerede Çekilmiş ?

Damla

New member
One Day Nerede Çekilmiş? Hayatımızı Değiştiren O Filmin Büyüsüne Yolculuk!

Ah, One Day… Filmi izledikten sonra kendini birdenbire daha duygusal hissedenler, “Bu kadar yıldır ben neden böyle bir hayat yaşamadım?” diye sorgulamaya başlayanlar, ve tabii ki “Emma ile Dexter’ın hikayesi bana çok benziyor aslında” diyenler, hepimiz o büyüye kapıldık. Ama durun, en önemlisi: One Day nerede çekilmiş? Tamam, filmdeki duygusal iklim bizi sarıyor ama bu kadar sahne ve mekân nasıl bir araya gelmiş? Gelin, filmdeki o masalsı atmosferin ardında hangi şehirlerin ve sokakların imzası olduğunu eğlenceli bir şekilde keşfedelim.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Düşünme Stili: "Bu Filmin Mekânı Neresi, Buldum!"

Erkeklerin kafasında bir film sahnesi çözülürken hemen pratik düşünce devreye girer. “Haa! Bu sahne Londra'da, orada bir kafe var, kesin o!” veya “Bunlar tam şu köprünün üstünde, biliyorum orayı!” Hemen akıllarına bir çözüm çıkarırlar, hem de bir dakika bile düşünmeden. Yani One Day'i izlerken her mekân birer harita gibi kafalarında şekillenir. Kızıl sokak lambalarına dikkat ederler, simgesel binalara göz atarlar, ve ertesi gün “Bak, orası kesin Londra!” diyerek olayı çözmüş gibi hissederler.

Açıkçası, doğru da olabilirler. Londra gerçekten de filmdeki mekanlardan en çok kullanılanı. Dexter’ın Emma’yı hep takip ettiği o ünlü Londra sokakları ve ikilinin birbirine olan mesafesini temsil eden geniş caddeler, mekanın atmosferini tamamen yansıtan unsurlar. Öyle ki bir erkek bir mekanın ismini telaffuz ettiğinde, “Aha, gördüm, şu köşe, şu binada çekilmişti!” diyorlar. Ama tabii ki o kadar basit değil, her şey o kadar net değil. Londra'nın arka sokakları bile filme ne kadar derinlik katıyor, ancak dediğim gibi, "çözüm odaklı" bakış açısıyla erkekler bu işi hemen hallediyor.

Kadınların Empatik Yaklaşımı: "Emma ve Dexter’ın Yolu, Bizim Yollarımız!"

Kadınlar ise hemen empatiye dayalı bir yaklaşım sergilerler. Onlar için mekân, sadece bir sahne değildir. Onlar, o sahnede Emma ve Dexter’ın hislerini hisseder, o mekanlarda yürürken, orada bir aşkın izlerini sürerler. “Bir kahve içmişler, orada sohbet etmişler, birinin ceketini unuttuğu o mekan kesinlikle bu sokakta olmalı, çünkü rüzgarın o şekilde esmesi lazım” gibi düşündüklerini görmek pek de zor olmaz.

Kadınlar, yalnızca bir filme bakarken, o filmin duygusal atmosferine kapılırlar. Onlar için mekanlar birer metafordur. Ama buradaki durum şudur: Londra’nın sembolik dokusu, Emma ile Dexter’ın aşkını yansıtırken; arka planda bir çiftin ruh halleri, yavaşça değişen yıl dönümleri, o kafe köşelerinde kalan anıların yankıları da mekanın duygusal yoğunluğunu arttırır. “Evet, bu şehirde biz de bu şekilde bir ilişki yaşayabilirdik, o kafenin bir köşesinde yıllarca bekleyebilirdik, değil mi?” sorusuyla derin düşünmelisiniz. Eğer bir kadın olarak bunu düşünüyorsanız, One Day sadece bir film değil, bir hayal dünyasıdır.

One Day’in Gerçek Mekânları: Bir Aşk Hikayesinin Tınıları

Filmin büyük bölümü Londra’da geçiyor, ama asıl dikkat edilmesi gereken şey, mekânların anlam taşımasıdır. Londra sokaklarında, Emma ve Dexter’ın buluştuğu kafe gerçekten var! Tabii, gerçek mekânlar aslında filmdeki ikonik sahneleri izlerken, o sahneleri hissedebilmek için sadece birer araçtır. Ama her mekân, her sokak, her apartman dairesi birer anı olarak izleyicinin hafızasına kazınır. Bu yüzden, filmin çekildiği yerleri keşfettiğinizde, sanki o şehre aitmişsiniz gibi hissedersiniz.

Filmin çekildiği diğer önemli mekânlardan biri de Edinburgh’dur. Emma’nın mezuniyetinden sonraki büyük dönüm noktalarını simgeliyor. Edinburgh’un o mistik havası, şehrin tarihi sokakları, camlı pencereleri ve taş duvarları izleyiciyi filme dahil eder. Oralar gerçekten de duygusal bir bağ kuruyor. Ama bir de Paris var. Paris! Evet, belki de çoğu izleyici, “Emma ile Dexter, Paris’e de mi gitmiş?” diye şüphelenmiştir. Evet, Paris, iki ana karakterin hayal ettikleri ama asla gerçek olamayan bir şehirdir. Her ne kadar o şehirde bir film sahnesi çekilse de, bu aslında bir nostaljinin yansımasıdır.

Sonuçta... Aşkın Mekânı Nereye Giderse Gitsin!

Sonuçta One Day, bir mekanın ya da şehrin ötesinde bir hikaye anlatır. Mekânlar, ancak bir ilişkinin hikayesini anlatan simgelerdir. Londra’dan Edinburgh’a, Paris’ten Paris’teki o hayallerin özlemlerine kadar, her şey bir araya gelir ve ortaya Emma ile Dexter’ın aşkının filmi çıkar. Ve mekânlar sadece onları birleştiren, bazen ayıran ama her zaman hatırlanan arka plandır.

Şimdi sorum şu: “One Day’i izlerken hangi mekanda olsanız sizce o ilişkiyi yaşıyor olurdunuz?” Hadi gelin, yorumlarda buluşalım! Erkekler Londra’daki sokaklarda, kadınlar Paris’in kafelerinde hayal kursun. Ama hepsi bir şekilde ortak bir noktaya geliyor: Aşkı, mekânlar değil, biz yaşıyoruz!
 
Üst