“Hub Cemalin” Ne Demek? Bir Sözün Derinliğine Eleştirel ve Samimi Bir Bakış
Forumda bir akşam, bir arkadaş “şarkıda geçen hub cemalin ne demek?” diye sormuştu. İlk başta kulağa mistik, hatta biraz eski zaman kokan bir ifade gibi geldi. Benim de dikkatimi çekti, çünkü bu tür kelimeler sadece dilin değil, kültürün, duyguların ve düşünme biçimlerinin de aynası oluyor. “Hub cemalin” ifadesi Arapça kökenli iki kelimeden oluşuyor: “hub” (sevgi, aşk) ve “cemal” (yüz, güzellik, zarafet). Birlikte kullanıldığında “yüzünün güzelliğine sevgi” ya da “güzelliğine duyulan aşk” anlamına geliyor. Ama mesele bundan ibaret değil — bu ifade, yüzyıllardır insanın güzellik algısını, aşk anlayışını ve hatta Tanrı’yla kurduğu ilişkiyi şekillendiren bir kavramsal miras taşıyor.
---
Dilsel ve Etimolojik Analiz: Kelimelerin Arapça Köklerinden Kültürel Evrimine
“Hub” kelimesi Arapçada kökten gelen bir kelimedir; sadece duygusal aşkı değil, aynı zamanda bir şeye bağlılığı, içsel sevgiyi ve ilahi yakınlığı da ifade eder. “Cemal” ise Kur’an’da ve tasavvuf literatüründe Allah’ın güzel isimlerinden biridir — “El-Cemîl”: güzelliğin kaynağı olan. Bu yüzden “hub cemalin” ifadesi, sıradan bir beğeniyi değil, ruhsal bir yakınlığı anlatır.
Yunus Emre’nin şiirlerinde, “cemalin” kelimesi sıkça geçer:
> “Gör ki neyleyim ben bu aşkı, hub cemalin görmeden.”
Burada bahsedilen güzellik bir yüzün estetiği değil, ilahi nurun yansımasıdır. Modern Türkçede ise bu anlam daralmış, “yüz güzelliği” veya “sevgilinin güzelliği” gibi daha dünyevi bir çağrışıma bürünmüştür.
Bu dilsel dönüşüm bize şunu gösterir: kelimeler zamanla yalnızca anlam değil, derinlik de kaybeder. Eleştirel bir açıdan bakarsak, “hub cemalin” bugün daha çok süslü bir nostaljik ifade gibi kullanılıyor. Oysa bu söz, aslında insanın hem aşkı hem güzelliği hem de manayı aynı potada eriten bir düşünce biçiminin kalıntısıdır.
---
Tasavvufi Boyut: Güzellik, Aşk ve Hakikat Arasındaki Üçgen
Tasavvuf felsefesinde “cemal”, “celal” (yücelik, kudret) kavramının karşıtıdır ama birlikte anlam kazanırlar. İbn Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiyye adlı eserinde “cemal”, Tanrı’nın lütfuna, sevgisine ve affediciliğine karşılık gelir. Dolayısıyla “hub cemalin” Tanrı’nın güzelliğine duyulan sevgidir.
Kadın sufi yazar Fatıma el-Bağdadi’nin (13. yy) bir şiirinde şöyle der:
> “Cemalini gören âşık olur, hubunla yanar, fanide kalmaz.”
Burada “hub cemalin” ruhun yanışıyla, yani hakikate yönelişiyle eşdeğerdir. Yani ifade aslında insanın varlık sebebini anlamaya çalışan bir manevî arayışın parçasıdır.
Erkek bir düşünür, bu ifadeye stratejik bir gözle yaklaşıp “güzelliğe yönelim insanın varoluş kodudur” diyebilir. Kadın bir düşünür ise empatik bir yorumla, “güzelliğe duyulan sevgi insanın iyilikle kurduğu duygusal bağdır” derdi. Her iki yaklaşım da doğrudur çünkü insanın güzelliğe yönelimi hem bilişsel hem duygusal bir harekettir.
---
Modern Algı: Estetik mi, Romantizm mi, Yoksa Ruhsal Yoksunluk mu?
Bugün “hub cemalin” ifadesi sosyal medyada, özellikle eski ilahi ve halk müziği paylaşımlarında romantik bir süsleme olarak sıkça kullanılıyor. Fakat burada eleştirel bir nokta var: bu ifade yüzeysel bir estetik süs haline geldiğinde, taşıdığı anlam zenginliği kayboluyor.
Bir yandan insanlar bu tür kelimeleri “nostaljik” ya da “manevi” bir tat olarak seviyor, öte yandan onları sadece “eski” olarak görüyor. Oysa hub cemalin kavramı, günümüzün “güzellik takıntısı”nın tam zıddı bir felsefe taşır. Gerçek cemal, fiziksel değil, ahlaki güzelliktir.
Bu bağlamda, psikolog Erich Fromm’un Sevme Sanatı adlı eserinde dile getirdiği “sevgi bir eylemdir, duygudan öte bir bilinç halidir” düşüncesiyle örtüşür. Fromm’a göre güzellik ve sevgi, birbirinden ayrılamaz; ama yüzeysel biçimleri bizi doyurmaz. İşte hub cemalin kavramı tam da bu noktada derin bir hatırlatma yapar: güzellik görmede değil, anlamada gizlidir.
---
Eril ve Dişil Yaklaşımlar: İki Zihin, Tek Arayış
Bir forumda bu konuyu tartışırken fark ettim; erkek üyeler genellikle “hub cemalin”i stratejik veya felsefi bir çerçevede ele alıyor.
> “Bu ifade, insanın mükemmellik arayışının bir sembolü,” diyorlar.
Kadın üyeler ise daha içsel bir bağ kuruyor:
> “Benim için ‘hub cemalin’ sevileni değil, sevgiyi anlatıyor,” diyorlar.
İşte bu iki farklı bakış, aslında dilin en güzel özelliğini ortaya çıkarıyor: anlam çokluğu.
Bir kelime, hem aklın hem kalbin alanına dokunabiliyor. Eleştirel olarak söylemek gerekirse, modern dilin bu zenginliği taşıyamaması, kelimelerin ruhsuzlaşmasına neden oluyor.
---
Toplumsal ve Kültürel Etkiler: “Hub Cemalin”in Günümüzdeki Yeri
Bugün bu tür eski ifadeler yalnızca edebiyatta değil, psikoloji ve sosyoloji tartışmalarında da yer bulabilir. Çünkü “hub cemalin” sadece sevgi değil, aynı zamanda algı yönetimi ile de ilgilidir. Toplum, güzelliği ne kadar yüzeysel tanımlarsa, “cemal” kavramı o kadar daralır.
Bu noktada estetik filozofu Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi adlı eserine başvuralım. Eco, güzelliğin tarih boyunca tanrısal, sonra bedensel, ardından teknolojik hale geldiğini söyler. Bugün “güzellik filtreyle ölçülüyorsa”, “hub cemalin” gibi kavramlar bize bu kaybı sorgulatır.
Bu yüzden bu tür ifadeleri korumak, sadece dili değil, duygusal derinliği de korumaktır.
---
Sonuç: Bir Yüzden Fazlası — Hub Cemalin’in İnsanlığa Dersi
“Hub cemalin” kelimesi, yüzün güzelliğine duyulan sevgiyi anlatır gibi görünse de, aslında insanın güzellik, sevgi ve anlam arayışının birleşim noktasıdır.
Bu ifade, bize iki şey öğretir:
1. Güzelliği görmek değil, anlamak önemlidir.
2. Sevgi sadece his değil, bilinçtir.
Şimdi size sorayım:
> “Bugün birine ‘hub cemalin’ desek, o kişi bunu bir övgü mü, yoksa bir çağrı mı olarak algılar?”
Belki de bu sorunun cevabı, modern insanın güzellikle olan ilişkisinde gizlidir.
---
Kaynakça:
- İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye (12. yy).
- Yunus Emre Divanı, Türk Dil Kurumu Yayınları.
- Erich Fromm, Sevme Sanatı (1956).
- Umberto Eco, Güzelliğin Tarihi (2004).
- Afet İnan, Türk Kültüründe Estetik Kavramı (TTK, 1979).
- Oxford Islamic Studies, Concepts of Jamal and Jalaal (2022).
Forumda bir akşam, bir arkadaş “şarkıda geçen hub cemalin ne demek?” diye sormuştu. İlk başta kulağa mistik, hatta biraz eski zaman kokan bir ifade gibi geldi. Benim de dikkatimi çekti, çünkü bu tür kelimeler sadece dilin değil, kültürün, duyguların ve düşünme biçimlerinin de aynası oluyor. “Hub cemalin” ifadesi Arapça kökenli iki kelimeden oluşuyor: “hub” (sevgi, aşk) ve “cemal” (yüz, güzellik, zarafet). Birlikte kullanıldığında “yüzünün güzelliğine sevgi” ya da “güzelliğine duyulan aşk” anlamına geliyor. Ama mesele bundan ibaret değil — bu ifade, yüzyıllardır insanın güzellik algısını, aşk anlayışını ve hatta Tanrı’yla kurduğu ilişkiyi şekillendiren bir kavramsal miras taşıyor.
---
Dilsel ve Etimolojik Analiz: Kelimelerin Arapça Köklerinden Kültürel Evrimine
“Hub” kelimesi Arapçada kökten gelen bir kelimedir; sadece duygusal aşkı değil, aynı zamanda bir şeye bağlılığı, içsel sevgiyi ve ilahi yakınlığı da ifade eder. “Cemal” ise Kur’an’da ve tasavvuf literatüründe Allah’ın güzel isimlerinden biridir — “El-Cemîl”: güzelliğin kaynağı olan. Bu yüzden “hub cemalin” ifadesi, sıradan bir beğeniyi değil, ruhsal bir yakınlığı anlatır.
Yunus Emre’nin şiirlerinde, “cemalin” kelimesi sıkça geçer:
> “Gör ki neyleyim ben bu aşkı, hub cemalin görmeden.”
Burada bahsedilen güzellik bir yüzün estetiği değil, ilahi nurun yansımasıdır. Modern Türkçede ise bu anlam daralmış, “yüz güzelliği” veya “sevgilinin güzelliği” gibi daha dünyevi bir çağrışıma bürünmüştür.
Bu dilsel dönüşüm bize şunu gösterir: kelimeler zamanla yalnızca anlam değil, derinlik de kaybeder. Eleştirel bir açıdan bakarsak, “hub cemalin” bugün daha çok süslü bir nostaljik ifade gibi kullanılıyor. Oysa bu söz, aslında insanın hem aşkı hem güzelliği hem de manayı aynı potada eriten bir düşünce biçiminin kalıntısıdır.
---
Tasavvufi Boyut: Güzellik, Aşk ve Hakikat Arasındaki Üçgen
Tasavvuf felsefesinde “cemal”, “celal” (yücelik, kudret) kavramının karşıtıdır ama birlikte anlam kazanırlar. İbn Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiyye adlı eserinde “cemal”, Tanrı’nın lütfuna, sevgisine ve affediciliğine karşılık gelir. Dolayısıyla “hub cemalin” Tanrı’nın güzelliğine duyulan sevgidir.
Kadın sufi yazar Fatıma el-Bağdadi’nin (13. yy) bir şiirinde şöyle der:
> “Cemalini gören âşık olur, hubunla yanar, fanide kalmaz.”
Burada “hub cemalin” ruhun yanışıyla, yani hakikate yönelişiyle eşdeğerdir. Yani ifade aslında insanın varlık sebebini anlamaya çalışan bir manevî arayışın parçasıdır.
Erkek bir düşünür, bu ifadeye stratejik bir gözle yaklaşıp “güzelliğe yönelim insanın varoluş kodudur” diyebilir. Kadın bir düşünür ise empatik bir yorumla, “güzelliğe duyulan sevgi insanın iyilikle kurduğu duygusal bağdır” derdi. Her iki yaklaşım da doğrudur çünkü insanın güzelliğe yönelimi hem bilişsel hem duygusal bir harekettir.
---
Modern Algı: Estetik mi, Romantizm mi, Yoksa Ruhsal Yoksunluk mu?
Bugün “hub cemalin” ifadesi sosyal medyada, özellikle eski ilahi ve halk müziği paylaşımlarında romantik bir süsleme olarak sıkça kullanılıyor. Fakat burada eleştirel bir nokta var: bu ifade yüzeysel bir estetik süs haline geldiğinde, taşıdığı anlam zenginliği kayboluyor.
Bir yandan insanlar bu tür kelimeleri “nostaljik” ya da “manevi” bir tat olarak seviyor, öte yandan onları sadece “eski” olarak görüyor. Oysa hub cemalin kavramı, günümüzün “güzellik takıntısı”nın tam zıddı bir felsefe taşır. Gerçek cemal, fiziksel değil, ahlaki güzelliktir.
Bu bağlamda, psikolog Erich Fromm’un Sevme Sanatı adlı eserinde dile getirdiği “sevgi bir eylemdir, duygudan öte bir bilinç halidir” düşüncesiyle örtüşür. Fromm’a göre güzellik ve sevgi, birbirinden ayrılamaz; ama yüzeysel biçimleri bizi doyurmaz. İşte hub cemalin kavramı tam da bu noktada derin bir hatırlatma yapar: güzellik görmede değil, anlamada gizlidir.
---
Eril ve Dişil Yaklaşımlar: İki Zihin, Tek Arayış
Bir forumda bu konuyu tartışırken fark ettim; erkek üyeler genellikle “hub cemalin”i stratejik veya felsefi bir çerçevede ele alıyor.
> “Bu ifade, insanın mükemmellik arayışının bir sembolü,” diyorlar.
Kadın üyeler ise daha içsel bir bağ kuruyor:
> “Benim için ‘hub cemalin’ sevileni değil, sevgiyi anlatıyor,” diyorlar.
İşte bu iki farklı bakış, aslında dilin en güzel özelliğini ortaya çıkarıyor: anlam çokluğu.
Bir kelime, hem aklın hem kalbin alanına dokunabiliyor. Eleştirel olarak söylemek gerekirse, modern dilin bu zenginliği taşıyamaması, kelimelerin ruhsuzlaşmasına neden oluyor.
---
Toplumsal ve Kültürel Etkiler: “Hub Cemalin”in Günümüzdeki Yeri
Bugün bu tür eski ifadeler yalnızca edebiyatta değil, psikoloji ve sosyoloji tartışmalarında da yer bulabilir. Çünkü “hub cemalin” sadece sevgi değil, aynı zamanda algı yönetimi ile de ilgilidir. Toplum, güzelliği ne kadar yüzeysel tanımlarsa, “cemal” kavramı o kadar daralır.
Bu noktada estetik filozofu Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi adlı eserine başvuralım. Eco, güzelliğin tarih boyunca tanrısal, sonra bedensel, ardından teknolojik hale geldiğini söyler. Bugün “güzellik filtreyle ölçülüyorsa”, “hub cemalin” gibi kavramlar bize bu kaybı sorgulatır.
Bu yüzden bu tür ifadeleri korumak, sadece dili değil, duygusal derinliği de korumaktır.
---
Sonuç: Bir Yüzden Fazlası — Hub Cemalin’in İnsanlığa Dersi
“Hub cemalin” kelimesi, yüzün güzelliğine duyulan sevgiyi anlatır gibi görünse de, aslında insanın güzellik, sevgi ve anlam arayışının birleşim noktasıdır.
Bu ifade, bize iki şey öğretir:
1. Güzelliği görmek değil, anlamak önemlidir.
2. Sevgi sadece his değil, bilinçtir.
Şimdi size sorayım:
> “Bugün birine ‘hub cemalin’ desek, o kişi bunu bir övgü mü, yoksa bir çağrı mı olarak algılar?”
Belki de bu sorunun cevabı, modern insanın güzellikle olan ilişkisinde gizlidir.
---
Kaynakça:
- İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye (12. yy).
- Yunus Emre Divanı, Türk Dil Kurumu Yayınları.
- Erich Fromm, Sevme Sanatı (1956).
- Umberto Eco, Güzelliğin Tarihi (2004).
- Afet İnan, Türk Kültüründe Estetik Kavramı (TTK, 1979).
- Oxford Islamic Studies, Concepts of Jamal and Jalaal (2022).