Eksik Gün Bildirimi: Bir Karar Anı ve İki Farklı Perspektif
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle başımdan geçen çok ilginç bir durumu paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir şey yaşarsınız, o an yaşadığınız duyguların karmaşasından dolayı ne olduğunu bilemezsiniz ama sonrasında o olay, düşündüğünüzde aslında bir ders gibi gelir. İşte ben de geçen hafta böyle bir an yaşadım. Bir tarafım sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor, diğer tarafım ise insan olmanın gerekliliklerine göre davranmaya. Şimdi, belki de hepimiz bu iki düşünce tarzı arasında gidip geliyoruz. Hadi, başımdan geçen olayı anlatarak, sizin de bu konuya nasıl baktığınızı görmek isterim.
Günümüz çalışma hayatında, sağlık ve kişisel durumlar nedeniyle eksik gün bildirimi yapmak zorunda kalabiliyoruz. Ancak bazen, bu durumun sadece bir teknik detaydan öteye gittiğini, bir insanlık hali olduğunu unutuyoruz. Özellikle, bu bildirimleri verirken hissettiğimiz duygular, içinde bulunduğumuz ruh hali ve çevremizdeki insanların bize nasıl yaklaştığı çok önemli.
Biraz daha açmak gerekirse; geçtiğimiz hafta çok zor bir gün geçirmiştim. Sabah uyandığımda kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Baş ağrısı, halsizlik… Ama her zamanki gibi, kalkıp işimi yapmalıydım. Çünkü biliyordum ki, eksik gün bildirimi vermek demek, sanki bir eksiklik, bir zayıflık gibi algılanıyordu. Hele de iş dünyasında! Ne kadar sağlıklı hissettiğimi hissetmesem de, işin bana ihtiyacı vardı. Ama içimdeki bir ses, "Bunu yapmamalısın, sağlığın her şeyden önemli" diyordu.
Hikayenin Karakterleri: Çözüm Odaklı Erkeğin ve Empatik Kadının Bakış Açıları
Hayatımda iki farklı bakış açısına sahip iki insan vardı o gün. Biri, her zaman çözüm odaklı ve stratejik yaklaşan bir arkadaşım, diğeriyse empatik, ilişkisel ve insani yönüyle ön plana çıkan bir kadın arkadaşım.
Öncelikle, çözüm odaklı arkadaşım Emre’yi anlatayım. Emre, her zaman mantıklı düşünmeye çalışan, adeta bir stratejist gibi hareket eden biri. Sadece işlerini değil, günlük hayatını da planlı bir şekilde yaşıyor. O sabah kendisine durumumu anlatınca, bana net bir şekilde şöyle dedi: “Eğer kendini iyi hissetmiyorsan, hemen eksik gün bildirimi ver, sana ne olursa olsun işinden çok sağlığın önemli.” Aslında, bu sözlerinde doğru bir şeyler vardı, çünkü iş dünyasında bir eksiklik, yapılmayan bir iş her zaman geride bırakabilir. Ama Emre’nin yaklaşımı, sadece bir çözümün bulunması gerektiğini savunuyordu. Mantık ne kadar önemli olsa da, insani yanımda bir şeyler eksikti.
Ve sonra, bana biraz daha ilişkisel yaklaşan ve empatiyle yaklaşan Zeynep vardı. Zeynep, çok farklı bir bakış açısına sahipti. İşleri bir kenara koyup, “Bunu iş yerindeki insanlarla konuş, nasıl hissettiğini onlara anlat. Çünkü insan olarak duyguların da önemli. Belki sana bir şeyler söyledikleri zaman, eksik gününü bir şekilde telafi edebilirsin.” dedi. Zeynep’in bakış açısı, çözüm bulmaktan çok, insan olmanın ve duygusal ihtiyaçların önemini vurguluyordu. O, işin dışında, insanlarla kurduğumuz bağların değerini, empatiyi ön planda tutuyordu.
İçsel Çelişki: Çözüm ve Empati Arasında Sıkışmış Bir Düşünce
Zeynep’in önerisini düşündüğümde, iş yerinde bazen insan olmanın, duygularını ifade etmenin önemini hatırladım. Ama Emre’nin çözüm odaklı yaklaşımı da kafamda yer etmişti. Çözüm odaklı yaklaşmak, daha kolay bir çıkış yolu gibi görünüyordu. Hangi yolu seçsem, bana her iki taraftan da haklı sebepler vardı.
İçimdeki çelişki büyüdü, çünkü bir yanda iş yerinde eksik gün bildirimi vermek zorunda kalmanın bana ve işime nasıl etki edeceğini düşünürken, diğer yanda sağlık ve duygusal halimi ihmal etmenin de beni nasıl daha kötü hale getireceğini düşündüm. Emre’nin bakış açısına göre, sağlık problemlerimi bir kenara bırakıp, eksik gün bildirimi yapmalıydım. Ama Zeynep’in önerisiyle, bir yandan da empati kurarak, bu süreci doğru şekilde yönetmeye karar verdim.
Sonunda, eksik gün bildirimimi yaparak, iş yerinde durumu şeffaf bir şekilde paylaştım. Gerçekten de iş yerindeki insanlar sağlığımın önemli olduğunu anlayarak beni rahatlatan bir tutum sergilediler. Ancak o an fark ettim ki, bu yalnızca çözüm bulmakla değil, insanların birbirine olan anlayışı ve empati kurabilme kapasitesine de bağlıydı.
Sonuç: Sağlık ve İletişim Arasındaki Dengeyi Bulmak
Sonuç olarak, eksik gün bildirimi yaparken sadece işin gerekliliğiyle değil, insani duygular ve empatiyle de bir denge kurmalıyız. Çözüm odaklı düşünmek önemli olabilir, fakat bu duygusal yanlarımızı göz ardı etmemek, insan olmanın gerekliliklerinden biridir. Empatik yaklaşmak, bazen iş yerindeki yöneticilerimizi veya çalışma arkadaşlarımızı, bizim duygusal durumumuzu anlamaya yönlendirebilir.
Bugün sizlere, bu dengeyi bulmanın öneminden bahsettim. Kendi deneyimim üzerinden bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Peki ya siz? Sizin bu tür durumlarda yaklaşımınız nasıl? Eksik gün bildirimi verirken yalnızca mantığa mı yoksa duygulara mı öncelik veriyorsunuz? Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum!
Sevgiyle,
[Adınız]
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle başımdan geçen çok ilginç bir durumu paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir şey yaşarsınız, o an yaşadığınız duyguların karmaşasından dolayı ne olduğunu bilemezsiniz ama sonrasında o olay, düşündüğünüzde aslında bir ders gibi gelir. İşte ben de geçen hafta böyle bir an yaşadım. Bir tarafım sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor, diğer tarafım ise insan olmanın gerekliliklerine göre davranmaya. Şimdi, belki de hepimiz bu iki düşünce tarzı arasında gidip geliyoruz. Hadi, başımdan geçen olayı anlatarak, sizin de bu konuya nasıl baktığınızı görmek isterim.
Günümüz çalışma hayatında, sağlık ve kişisel durumlar nedeniyle eksik gün bildirimi yapmak zorunda kalabiliyoruz. Ancak bazen, bu durumun sadece bir teknik detaydan öteye gittiğini, bir insanlık hali olduğunu unutuyoruz. Özellikle, bu bildirimleri verirken hissettiğimiz duygular, içinde bulunduğumuz ruh hali ve çevremizdeki insanların bize nasıl yaklaştığı çok önemli.
Biraz daha açmak gerekirse; geçtiğimiz hafta çok zor bir gün geçirmiştim. Sabah uyandığımda kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Baş ağrısı, halsizlik… Ama her zamanki gibi, kalkıp işimi yapmalıydım. Çünkü biliyordum ki, eksik gün bildirimi vermek demek, sanki bir eksiklik, bir zayıflık gibi algılanıyordu. Hele de iş dünyasında! Ne kadar sağlıklı hissettiğimi hissetmesem de, işin bana ihtiyacı vardı. Ama içimdeki bir ses, "Bunu yapmamalısın, sağlığın her şeyden önemli" diyordu.
Hikayenin Karakterleri: Çözüm Odaklı Erkeğin ve Empatik Kadının Bakış Açıları
Hayatımda iki farklı bakış açısına sahip iki insan vardı o gün. Biri, her zaman çözüm odaklı ve stratejik yaklaşan bir arkadaşım, diğeriyse empatik, ilişkisel ve insani yönüyle ön plana çıkan bir kadın arkadaşım.
Öncelikle, çözüm odaklı arkadaşım Emre’yi anlatayım. Emre, her zaman mantıklı düşünmeye çalışan, adeta bir stratejist gibi hareket eden biri. Sadece işlerini değil, günlük hayatını da planlı bir şekilde yaşıyor. O sabah kendisine durumumu anlatınca, bana net bir şekilde şöyle dedi: “Eğer kendini iyi hissetmiyorsan, hemen eksik gün bildirimi ver, sana ne olursa olsun işinden çok sağlığın önemli.” Aslında, bu sözlerinde doğru bir şeyler vardı, çünkü iş dünyasında bir eksiklik, yapılmayan bir iş her zaman geride bırakabilir. Ama Emre’nin yaklaşımı, sadece bir çözümün bulunması gerektiğini savunuyordu. Mantık ne kadar önemli olsa da, insani yanımda bir şeyler eksikti.
Ve sonra, bana biraz daha ilişkisel yaklaşan ve empatiyle yaklaşan Zeynep vardı. Zeynep, çok farklı bir bakış açısına sahipti. İşleri bir kenara koyup, “Bunu iş yerindeki insanlarla konuş, nasıl hissettiğini onlara anlat. Çünkü insan olarak duyguların da önemli. Belki sana bir şeyler söyledikleri zaman, eksik gününü bir şekilde telafi edebilirsin.” dedi. Zeynep’in bakış açısı, çözüm bulmaktan çok, insan olmanın ve duygusal ihtiyaçların önemini vurguluyordu. O, işin dışında, insanlarla kurduğumuz bağların değerini, empatiyi ön planda tutuyordu.
İçsel Çelişki: Çözüm ve Empati Arasında Sıkışmış Bir Düşünce
Zeynep’in önerisini düşündüğümde, iş yerinde bazen insan olmanın, duygularını ifade etmenin önemini hatırladım. Ama Emre’nin çözüm odaklı yaklaşımı da kafamda yer etmişti. Çözüm odaklı yaklaşmak, daha kolay bir çıkış yolu gibi görünüyordu. Hangi yolu seçsem, bana her iki taraftan da haklı sebepler vardı.
İçimdeki çelişki büyüdü, çünkü bir yanda iş yerinde eksik gün bildirimi vermek zorunda kalmanın bana ve işime nasıl etki edeceğini düşünürken, diğer yanda sağlık ve duygusal halimi ihmal etmenin de beni nasıl daha kötü hale getireceğini düşündüm. Emre’nin bakış açısına göre, sağlık problemlerimi bir kenara bırakıp, eksik gün bildirimi yapmalıydım. Ama Zeynep’in önerisiyle, bir yandan da empati kurarak, bu süreci doğru şekilde yönetmeye karar verdim.
Sonunda, eksik gün bildirimimi yaparak, iş yerinde durumu şeffaf bir şekilde paylaştım. Gerçekten de iş yerindeki insanlar sağlığımın önemli olduğunu anlayarak beni rahatlatan bir tutum sergilediler. Ancak o an fark ettim ki, bu yalnızca çözüm bulmakla değil, insanların birbirine olan anlayışı ve empati kurabilme kapasitesine de bağlıydı.
Sonuç: Sağlık ve İletişim Arasındaki Dengeyi Bulmak
Sonuç olarak, eksik gün bildirimi yaparken sadece işin gerekliliğiyle değil, insani duygular ve empatiyle de bir denge kurmalıyız. Çözüm odaklı düşünmek önemli olabilir, fakat bu duygusal yanlarımızı göz ardı etmemek, insan olmanın gerekliliklerinden biridir. Empatik yaklaşmak, bazen iş yerindeki yöneticilerimizi veya çalışma arkadaşlarımızı, bizim duygusal durumumuzu anlamaya yönlendirebilir.
Bugün sizlere, bu dengeyi bulmanın öneminden bahsettim. Kendi deneyimim üzerinden bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Peki ya siz? Sizin bu tür durumlarda yaklaşımınız nasıl? Eksik gün bildirimi verirken yalnızca mantığa mı yoksa duygulara mı öncelik veriyorsunuz? Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum!
Sevgiyle,
[Adınız]